Arama Yap

  Ebrehe ve Ordusunu Kuşlar Mı Öldürdü? Fil Suresine Karşılık Masallar

Fil suresi uzun yıllardır kafamı karıştıran bir sure olagelmiştir. Çünkü anlatılan bir fil olayı mevcuttur ve sırf bu olayla uyumlu olsun diye ayet algımızla oynandığının farkındaydım. Bizler dini masallarla büyüdüğümüz için çoğu zaman Kur’an ayetlerini açık bir zihinle okuyamıyoruz. Masallar açık olan bir şeyi görmemizi engelleyecek şekilde zihnimizi doldurmuş oldukları için. Öncelikle size fil vakasını özet olarak aktarayım sonra da Fil suresini anlamaya çalışalım

“537 yılında idareyi ele geçiren ve Hristiyan olan Habeş Krallığı’nın Yemen valisi Ebrehe Hristiyanlığı yaymak için bölgede yoğun çalışmalara başladı. Araplar’ın Kâbe’yi ziyaret için Mekke’ye gittiklerini görünce bu binanın hangi malzemeden yapıldığını ve örtüsünü sordu; taştan olduğunu ve örtüsünün farklı yerlerden geldiğini öğrenince de, “Mesîh’e yemin ederim ki ondan daha hayırlısını yaptıracağım” diyerek San’a’da büyük bir katedral inşa ettirdi ve Bizans’tan mermer ve mozaik ustaları getirtti. İnşaatın tamamlanmasından sonra Ebrehe çeşitli bölgelere propagandacılar göndererek mâbedi ziyaret etmeleri için halkı San‘a’ya çağırdı. Fakat insanlar ilgi göstermedi. Bunun üzerine Ebrehe, Hristiyanlığın yayılmasına Kâbe’nin engel teşkil ettiği sonucuna vararak onu yıkmaya karar verip içinde Mahmûd adlı filin de bulunduğu büyük bir ordu ile Mekke üzerine yürüdü.

Ebrehe Taife geldiğinde şehir halkı, Lât Mâbedi’ne dokunulmamasına karşılık itaatlerini arz edecekleri ve kendisine hedefi olan Kâbe’yi gösterecek bir kılavuz verecekleri yolundaki teklifini kabul etti. Ebrehe, bir müfreze gönderip Mekke çevresinde otlayan develeri ordugâha getirtti. Bunlar arasında Hz. Peygamber’in dedesi Abdülmuttalib’in de 200 devesi vardı. Ebrehe, daha sonra birini Abdülmuttalib’e yollayarak onlarla savaşmaya gelmediğini ve yalnızca Kâbe’yi yıkmak istediğini, eğer engel olmaya kalkışmazlarsa kendilerine dokunmayacağını bildirdi. Abdülmuttalib ise ordugâha gelip sadece develerini istedi. Onun Kâbe’nin yıkılmaması için ricada bulunmak yerine yalnız develerini istemesini garipseyen Ebrehe’ye, kendisinin develerin sahibi olduğunu ve Kâbe’yi merak etmediğini, çünkü onu da kendi sahibinin koruyacağını söylemekle yetinen ve develerini alarak Mekke’ye dönen Abdülmuttalib, Kâbe’ye gidip beytini koruması için Allah’a dua ettikten sonra halka şehrin dışına çıkmalarını, dağlara ve vadilere çekilmelerini emretti. Ertesi gün Ebrehe ordusuna hücum emri verdi. Fakat kaynaklara göre, askerin önünde bulunan fil Mekke’ye doğru hareket ettirilmek istendiğinde yerinden kımıldatılamadığı gibi askerler de üzerlerine taşlaşmış çamur yağdıran ebâbîl kuşları tarafından kurt yemiş yaprağa çevrildiler. Böylece ordusu perişan olan Ebrehe kendisi gibi kurtulabilen askerleriyle birlikte Yemen’e dönmek zorunda kaldı; kısa bir süre sonra da öldü.“

Bu olayı daha uzun bir şekilde öğrenmek isteyen TDV İslâm Ansiklopedisi internet sitesine bakabilir. Ebrehe’nin bu olayı vuku bulduğu tarihsel bir gerçektir. ancak size yukarıda özetlediklerim ise gerçek olayın masallaştırılmış, eklenmiş veya değiştirilmiş halidir. Kâbe geçmişten beridir Mekke halkı için geçim kapısı olmuştur.  Gerçek olayın değiştirilip böyle masalsı bir forma sokulmasını da normal buluyorum. Çünkü Araplar insanlığa şu mesajı veriyor: Ekmek kapımızı elimizden almaya çalışan her kim olursa olsun Allah onu çarpar (!) Hâlbuki kendi rivayetlerine göre de Emeviler döneminde de Kâbe yıkılmıştır. Bu konu da ayrı bir konu. Ebrehe’den Kâbe’yi koruyan Allah Emevilerden koruyamamıştır (!)

Peki, Kur’an bu konuda ne söylüyor, bu hikâye doğru mu yoksa uydurulmuş bir masal mı? Kur’an fil olayının gerçekleştiğini doğrular. Ancak Ebrehe’nin amacı neydi, bu olay ne zaman gerçekleşti, amaç gerçekten Kâbe’yi yıkmak mıydı, bunu yapan Ebrehe miydi? sorularına cevap vermez. Bu da yukarıda aktardığım olayın gerçekleşmesi hariç diğer kısımlarına güvenemeyeceğimiz anlamına gelir. Taaki herhangi bir tarihi belge veya kanıt bulununcaya kadar. Burada da iş arkeologlara düşmektedir. Şimdi de Fil suresine bakalım

Görmedin mi? Rabb'inin fil sahiplerine ne yaptığını? (1) Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? (2) Onların üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi (3) Onlara çamurdan sertleşmiş taşlar atan (4) Böylece onları yenmiş ekin yaprağı gibi yaptı.(5) (Fil Suresi, Erhan Aktaş Çevirisi)

İlk bakışta ayetleri okuduğunuzda yukarıdaki hikâye ile uyumlu gelir. Sebebi de basit yukardaki hikâyeyi ya ayetten önce öğrendik ya da ayetle birlikte. Hikâye kafamızda kurgulandığı için o kalıptan çıkamıyor ve ayeti o kalıba benzetmeye çabalıyoruz. İnsan zihni bu şekilde çalışıyor sanırım. Ebrehe ve ordusunun kuşların taşıdıkları taşlarla öldürülüş olayı bana Yüzüklerin Efendisi filmini ve Saruman’ın casus kuşlarını hatırlatmıyor değil. Anlayacağınız anca filmlerde ve masallarda görülebilecek bir olay. Hâlbuki Ebrehe’nin ve ordusunun başına gelen ölüm muhakkak bilimsel olarak açıklanabilecek bir olay olmalıdır. Allah’ın bu evrende bıraktığı bazı yasalar var. İnsanları öldürmesi için Saruman gibi hareket etmesine gerek yok. Kaldı ki Kâbe zaten Ebrehe zihniyetindeki insanların eline geçeli asırlar olmuş. Allah gökten taş yağdırsa bunu Emeviler ve Abbasiler döneminde yapmasını da beklerdim doğrusu. Özellikle amaç Kabe’yi korumuksa. Bunca asırlar geçti. Allah zulme uğrayıp katledilen toplumları değil de dört duvarı taştan olan bir evi mi mucizevi bir şekilde koruyor? Bizim taş (Kabe) kadar değerimiz yok mu Allah katında? Dediğim gibi Ebrehe’nin amacının Kabe yıkmak olduğu ayette geçmez. Bu durumda fil ordusunun amacını anlatmayan Allah, olayı tarih ve arkeoloji bilimiyle araştıralım diye bize bırakmış gibi görünüyor.

Bu konuda şimdiye kadar gördüğüm en makul yorum Prof. Mikail BAYRAM ve Süleymaniye Vakfına aittir. Mikail Hocaya göre Ebrehe volkanik bir araziden geçti. Bu sırada yanlarında bulunan volkanik bir dağın patlamasıyla kızgın lavlar yağmur gibi Ebrehe ve ordusunun üzerine yağmıştır. Leş yiyen kuşlar da bu ölüleri yemek için oraya gelmiştir. Yukarıda ayetleri okuduğumuzda sanki Mikail Hoca yanılıyor gibi gözüküyor ama aslında ayetler onun iddiasını desteklemektedir. Nasıl olduğunu anlatıcam. Şimdi de ayetin Mikail hocanın çevirdiği şekliyle gözlemleyelim

Rabb'inin fil sahiplerine neler yaptı görmedin mi? (1) Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? (2) Onların üzerlerine sürü sürü kuşlar (tayran ebabile) gönderdi  (3) Onları lavdan taşların/pişmiş taşların (siccilin hicareten)  üzerine attı (4) Böylece onları yenmiş ekin gibi yaptı. (5)

Şimdi bu sureyi anlamak için kilit kavramlara ihtiyacımız var

  1. Tayran Ebabile nedir?
  2. Siccilin Nedir?
  3. Taşı atan kuşlar mı yoksa taşın üzerine atılan cesetler mi?

Tayran ebabile kavramını sürü sürü kuşlar olarak algılayabiliriz. Ancak Süleymaniye Vakfı daha farklı bir anlamı üzerinde durmuş ki birazdan onların da düşüncesini yazacağım. Siccil ise çamurun pişirilmesiyle oluşan taş demektir; Farsça'dan Arapçaya geçmiştir. Yanardağ patlamasıyla etrafa yayılan kızgın taş veya lavlar için kullanabiliriz. Siccil, yanardağ patlamasıyla helak olan Lut kavminin üzerine de yağmıştır. (Hicr 74) Hicr suresi bize bu taşların yanardağdan geldiğini zaten göstermekte iken masalların peşinden gitmenin ne anlamı var bilmiyorum. Son olarak Mikail BAYRAM Hoca 4. Ayetin yanlış yorumlandığını söylemekte. Ona göre o taşı atan kuşlar değil kuşlar lav ile birlikte gelen taşlardan ölen Ebrehe ve ordusunun cesetlerini yemek için geldiler ve onları yerken parçalarını yerdeki taşların üzerine attılar. Ayeti "Onları (ceset parçalarını yerken) lavlardan pişmiş taşların üzerine saçıyorlardı." şeklinde okuyor. Bu sure bu şekilde okunduğunda gerçekten çok makul bir açıklama elde etmiş oluyoruz. Surenin son ayeti Mikail Hocanın iddiasını desteklemiş gibi duruyor. Çünkü Ebrehe ve ordusu yenilmiş bir ekin gibi denilmekte. Buradan cesetlerin kuşlarca yenilip didiklenmesi ile yenilmiş ekinlere benzeyeceği açıktır.

Süleymaniye Vakfı da başka bir makul görüş sunuyor. Onlar Tayran ebabil kavramının bulut kütleleri anlamını tercih etmişler ve ayeti şöyle anlamaktadırlar. “Üstlerine yoğun bir şekilde uçuşan bulut kütleleri göndermişti” bu anlamı tercih etmelerinde ebabil kelimesinin ibil kelimesinden gelme durumundan çıkarmışlar. “yanardağ patlayınca art arda uçuşan kalın bulut kütleleri olur ve yanardağdan çıkan lav ve kül bulutlarını ifade eder.” diyerek açıklıyorlar. Surenin devamında “pişmiş taş atan bulutlar” olarak çeviriyorlar. Yani yine olay yanardağ patlaması olarak algılanmış ki benim fikrime göre siccil kavramının geçmesi bu görüşe en büyük delildir. Çünkü bu Hicr suresi 74’te de belirtildiği gibi yanardağ olayları ile ortaya çıkan bir taştır.

Sonuç olarak bu görüşler hakikat midir yoksa sadece olayı anlama çabamız mıdır Allah bilir. Yukarıda iki güzel görüşü sundum. Belki ikisi de doğru değildir. Belki bu sure bambaşka bir şey anlatıyordur. Ancak bize düşen masalların ardından gitmek değildir. Bize düşen Allah’ın anlatmak istediğini anlamaya çabalamak olmalıdır. Ben bana en makul gelen açıklamaları sizinle paylaşmak istedim. Mutlak hakikat budur da demiyorum. Size de makul gelirse alırsınız. Makul gelmezse farklı bir fikir de duymuş olursunuz. Her hâlükârda zarar etmeyeceğiniz bir fikir alışverişidir bu.


yukarı çık butonu