Arama Yap
İslam'da Yeni Doğan Bebeğin Kulağına Ezan Okunup Arapça İsim Vermek Mi Gerekir?
İslam dünyasında doğru bilinen yanlışlardan biri de yeni doğan çocuğun kulağına ezan okunması ve Arapça bir isim (Ayşe, Fatma, Mehmet, Muhammet vs.) bırakılmasıdır. Kur’an’ın hiçbir yerinde bu tür uygulamalar emredilmemiştir. Ezan Kur’an’da geçmez. Yani bir kutsallığı yoktur. Tamamen insan ürünüdür. Rivayetlere inanmayı seçenler bile ezanın peygamber tarafından öğretilmediğini bilir.
Hikâye şu şekilde anlatılır: Peygamberimiz sahabeleriyle Müslümanları namaza nasıl çağrı yapacakları hakkında istişare yapmış. Herkes farklı farklı önerilerde bulunmuş. Kimi; namaz vakitlerinin boru çalınarak, ateş yakılarak, çan çalınarak veya yüksekçe bir yere bayrak dikilerek haber verilmesi tekliflerinde bulunmuş. Fakat Peygamberimiz, bu tekliflerin her birini, başka millet ve dinlere ait olması nedeniyle uygun görmemiş. Topluluk bir karara varamadan dağılmış. Bir gece Abdullah bin Zeyd, rüyasında salat’a (namaza) insan sesi ile çağırıldığını görmüş ve rüyasını Peygambere anlatmış. Peygamberimiz bu ifadeleri çok beğenmiş ve "Gördüğünü Bilal'e öğret; çünkü onun sesi güzeldir." buyurmuş. Bilal, Medine'nin en yüksek yerine çıkarak öğrendiklerini okumuş.
Bu hikâyelerin elbette doğruluğunu sorguluyorum. Çünkü mantık dışı bir kurgusu var. Ezan olgusu bulunmadan önce hikâyeye göre zaten Bilal-i Habeşi, “hayya alesalah” yani "Haydi namaza" diyerek sahabeleri namaza çağırırmış. Hikâyede Zeyd ilk defa insan sesi ile namaza çağırıldığını rüyasında görmüş ve bunu peygamberimize anlatmış. Hâlbuki hikâyenin başında zaten Bilal’in bu şekilde (insan sesiyle) çağırdığını anlatıyorlar. Neyse, önemli olan ezanın ne ilahi ne de peygamberimiz tarafından keşfedilmiş olmasıdır. Eğer anlatılanları doğru kabul edersek bir insanın rüyasını peygamberimizin makul görmesidir. Ancak bugün ezan kutsallaştırılmış, dinin olmazsa olmazı haline getirilmiştir. Hatta hızlarını alamayanlar yeni doğan çocuğun kulağına ezan okutma geleneğini başlatmış. Ne alakaysa. Çocuk doğduktan sonra ona Arapça haydi namaza demek ne kadar mantıklı? Bu uygulama birçokları gibi İslam’a değil Sünnilik vb. dinlere özgü bir uygulamadır.
Çocuklarımıza Arapça isim vermeye gelince bu da başka bir anlamsızlık. Bir Türk’ün çocuğuna Türkçe isim vermemesi bir Kürt’ün çocuğuna Kürtçe isimler vermemesi kültür yozlaşmasını da beraberinde getirir. İlla böyle olacak demiyorum. Biri Japonca bir isimden çok etkilenir çocuğuna Japonca bir isim bırakır. Ya da tarihe mal olmuş bir kişinin ismini beğenir bırakır. Fakat bu kitleleri ardına alırsa bu kültürü kaybetmeye neden olmaz mı? Muhammed peygamber Amerikalı olsaydı herkes çocuğuna George, Michael, John vs. isimlerini bırakacaktı. Şunu iyi anlamak gerek Arap kültürünü İslam kültürü zannedip sahiplenmemek gerek. Muhammed peygamber bir Arap’tı. Bu yüzden kabilesindeki insanlar gibi sakal bırakır, sarık takar, misvak kullanır, hurma yerdi. Bunlar Arap kültürüdür, İslam kültürü değil. İslam kültürünü Kur’an oluşturur. Bunu artık ayırt etmek gerekir. Peygamberimize atılan iftira pompalama makinesi olan hadislere göre Muhammed ismi kutsal. Bakınız:
Gözlerimi kapattığım zaman yukarıdaki rivayetleri uyduran insanların simalarını görüyorum. Sözde peygamberini çok sevdiği için masum gördüğü hadis uydurmayı çok büyük bir günah olarak görmeyen bu kişilerin İslam’a verdikleri zarar ortadadır. Açık ki dönemin din adamları toplumun en cahil kesimlerinden oluştuğu için bu rivayetler onlara makul gelmiş ve bunu İslam dinine eklemişlerdir. Bir toplumun âlimleri o toplumun cahillerinden oluşuyorsa bu, o toplum için yeterli bir felakettir. Ne yazık ki İslam dünyası bin iki yüz yıldan fazla bir süredir bu felaketi hala atlatamadı. Batı bilime hükmedip en akıllılarını âlim yapmaya devam ederken doğu hala en cahilini sesi çok çıkmaz, hakikate değil üstlerine sadık olur diye âlim yapmaya çalışmaktadır. Bu kafayla biz karanlık çağdan çıkamaz Batı’yı yakalayıp geçemeyiz.
Hikâye şu şekilde anlatılır: Peygamberimiz sahabeleriyle Müslümanları namaza nasıl çağrı yapacakları hakkında istişare yapmış. Herkes farklı farklı önerilerde bulunmuş. Kimi; namaz vakitlerinin boru çalınarak, ateş yakılarak, çan çalınarak veya yüksekçe bir yere bayrak dikilerek haber verilmesi tekliflerinde bulunmuş. Fakat Peygamberimiz, bu tekliflerin her birini, başka millet ve dinlere ait olması nedeniyle uygun görmemiş. Topluluk bir karara varamadan dağılmış. Bir gece Abdullah bin Zeyd, rüyasında salat’a (namaza) insan sesi ile çağırıldığını görmüş ve rüyasını Peygambere anlatmış. Peygamberimiz bu ifadeleri çok beğenmiş ve "Gördüğünü Bilal'e öğret; çünkü onun sesi güzeldir." buyurmuş. Bilal, Medine'nin en yüksek yerine çıkarak öğrendiklerini okumuş.
Bu hikâyelerin elbette doğruluğunu sorguluyorum. Çünkü mantık dışı bir kurgusu var. Ezan olgusu bulunmadan önce hikâyeye göre zaten Bilal-i Habeşi, “hayya alesalah” yani "Haydi namaza" diyerek sahabeleri namaza çağırırmış. Hikâyede Zeyd ilk defa insan sesi ile namaza çağırıldığını rüyasında görmüş ve bunu peygamberimize anlatmış. Hâlbuki hikâyenin başında zaten Bilal’in bu şekilde (insan sesiyle) çağırdığını anlatıyorlar. Neyse, önemli olan ezanın ne ilahi ne de peygamberimiz tarafından keşfedilmiş olmasıdır. Eğer anlatılanları doğru kabul edersek bir insanın rüyasını peygamberimizin makul görmesidir. Ancak bugün ezan kutsallaştırılmış, dinin olmazsa olmazı haline getirilmiştir. Hatta hızlarını alamayanlar yeni doğan çocuğun kulağına ezan okutma geleneğini başlatmış. Ne alakaysa. Çocuk doğduktan sonra ona Arapça haydi namaza demek ne kadar mantıklı? Bu uygulama birçokları gibi İslam’a değil Sünnilik vb. dinlere özgü bir uygulamadır.
Çocuklarımıza Arapça isim vermeye gelince bu da başka bir anlamsızlık. Bir Türk’ün çocuğuna Türkçe isim vermemesi bir Kürt’ün çocuğuna Kürtçe isimler vermemesi kültür yozlaşmasını da beraberinde getirir. İlla böyle olacak demiyorum. Biri Japonca bir isimden çok etkilenir çocuğuna Japonca bir isim bırakır. Ya da tarihe mal olmuş bir kişinin ismini beğenir bırakır. Fakat bu kitleleri ardına alırsa bu kültürü kaybetmeye neden olmaz mı? Muhammed peygamber Amerikalı olsaydı herkes çocuğuna George, Michael, John vs. isimlerini bırakacaktı. Şunu iyi anlamak gerek Arap kültürünü İslam kültürü zannedip sahiplenmemek gerek. Muhammed peygamber bir Arap’tı. Bu yüzden kabilesindeki insanlar gibi sakal bırakır, sarık takar, misvak kullanır, hurma yerdi. Bunlar Arap kültürüdür, İslam kültürü değil. İslam kültürünü Kur’an oluşturur. Bunu artık ayırt etmek gerekir. Peygamberimize atılan iftira pompalama makinesi olan hadislere göre Muhammed ismi kutsal. Bakınız:
Bu rivayetlere göre haşa Muhammed peygamber faşisttir. Günümüzdeki Kuzey Kore’nin ergen diktatöründen farksızdır. Kendi ismini yüceltiyor, insanları kendi ismiyle isimlenmeye zorluyor, adı Muhammed olanları iyi davranarak kayırmamızı ve son olarak Muhammed ismini bırakmamayı cehalet olarak görmemizi istiyor. Bu insanlar kendi peygamberlerine bu ifadeleri nasıl yakıştırıyor? Yukarıdaki sözleri günümüzde bir siyasetçi söyleseydi sosyal medya karışırdı? Toplum böyle bir faşistin kendi adını kutsallaştırmasına büyük tepki verirdi. Elbette ki yukardaki rivayetler diğerleri gibi uydurmadır. Kur’an Muhammed isminin ya da herhangi bir Arap isminin kutsallığından bahsetmez.Benim ismimle isimlenin ama künyemle künyelenmeyin" (Müslim, Edep 1)
Muhammed adını koyduklarınıza vurmayın ve onları iyilikten mahrum etmeyin. Çocuğa Muhammed adını koyduğunuzda ona iyi davranın, meclisi onun için açın, ona yüz ekşitmeyin (Hindî, age XVI/48, Suyutî, el-Camiu's-sağir (Feyzu'1-Kadîr i1e), I/35)
Üç oğlu olup da birisine Muhammed adını koymayan cahillik etmiştir (Hindî, age (Taberani'den),XVI/419)
Gözlerimi kapattığım zaman yukarıdaki rivayetleri uyduran insanların simalarını görüyorum. Sözde peygamberini çok sevdiği için masum gördüğü hadis uydurmayı çok büyük bir günah olarak görmeyen bu kişilerin İslam’a verdikleri zarar ortadadır. Açık ki dönemin din adamları toplumun en cahil kesimlerinden oluştuğu için bu rivayetler onlara makul gelmiş ve bunu İslam dinine eklemişlerdir. Bir toplumun âlimleri o toplumun cahillerinden oluşuyorsa bu, o toplum için yeterli bir felakettir. Ne yazık ki İslam dünyası bin iki yüz yıldan fazla bir süredir bu felaketi hala atlatamadı. Batı bilime hükmedip en akıllılarını âlim yapmaya devam ederken doğu hala en cahilini sesi çok çıkmaz, hakikate değil üstlerine sadık olur diye âlim yapmaya çalışmaktadır. Bu kafayla biz karanlık çağdan çıkamaz Batı’yı yakalayıp geçemeyiz.
En Çok Okunan Yazılar
- Kur'an'a Göre Abdest Nasıl Alınır, Hangi Hallerde Bozulur?
- Salat-ı Tefriciye Nedir ? İslam’da Bir Karşılığı Var Mıdır?
- Kur’an’da Ramazan Bayramı Geçiyor Mu?
- Aişe Validemiz Hz. Muhammed İle Kaç Yaşında Evlendi?
- Hz. İsa’nın Annesi Meryem Nasıl Hamile Kaldı?
- Kur’an Kadınları Dövmeyi Emrediyor Mu? Nisa 34’ü Anlamak (Bölüm-2)
- Dinozorlar Niçin Kuran’da Geçmez? Kur’an İnsan Ürünü Mü?
- İslam Dininde 3 Defa Boş Ol Denildiğinde Boşanma Gerçekleşir Mi ? İslam'da Gerçek Boşanma Süreci
- Hz. Muhammed Evlatlığının (Zeyd) Eşiyle Evlendi Mi?
- Hz.Muhammed ve Sevr Mağrasındaki Yılan Hikayesi Doğru mu ?
- Ettahiyatü Şirk Midir? Peygamberimiz Namazda Ettahiyatü Duasını Okudu Mu?
- İslam’da Seks Hakkında
