Arama Yap

  İbadetlerin Dili Niçin Arapça Olmak Zorunda? Kendi Dilimizde İbadet Edemez Miyiz?

Bazı insanlar kendi dillerinde salat etmeyi ve Kur'an okumayı istiyor.  Allah insanların kendi dillerinde ibadet etmelerini yasaklamaz. Bu seçim insanlara bırakılmıştır. Ben ibadetleri herkesin kendi dilinde yapmasını doğru buluyorum. Çünkü bunu yasaklayan bir ayet yok. Ancak cemaatle toplu salatı ikame (namaz) edeceğimiz zaman ortak bir dilin bulunması gerekir. Bu dil de Kur'an'ın indiği dil neden olmasın? Nasıl şu anda bilimin ortak dili ingilizce ise dinimizin de ortak bir dili olması kadar tabii ne olabilir. Yani şunu demek istiyorum bir insan kişisel olarak namaz kılıyorsa istediği dilde bunu yapabilir. Ancak cemaatle kılınan namaz için aynı dile ihtiyacımız olduğu aşikar. Bunun için de Arapça gayet uygun. Peki niçin Arapça? Bunun sebebi de açık: Kur'an Arapçadır. Hiçbir meal ise Kur'an değildir. Şöyle anlatayım: Namazda Kur'an ayeti okumak zorunda değiliz. Çünkü Namaz sırasında ne okunacağını Kur'an bildirmiyor. Ancak ben "Salat" dediğimiz ve bir anlamı da dua olan bu ibadet için en güzel duanın yine Kur'an ayeti olacağı görüşünü savunuyorum. Meallerin hiçbiri Kur'an olmadığından - çünkü meal o yazarın Kur'an'dan anladığıdır- orjinal dilinde okumak çok yerinde olacaktır.

Kısacası vahyin dili Arapçadır, Kur'an'ı kendi dilinizde okumanız ise büyük bir yanlışa sebep olabilir. Örnek vereyim: Nisa 34 ayetinde Allah bir kadınla  problem yaşayan erkeğe eşinden ayrıl tarzında bir öneride bulunuyor. Ancak Meallerin çoğu eşini döv! şeklinde çevirmiştir. Siz kalkıp eşini döv diyerek namazda okursanız bu büyük bir hatadır. Fakat orjinal diliyle okursanız. Allah neyi kast ederek o cümleyi kurmuşsa bizde o amaçtan saptırmadan direk aynı cümleyi kurmuş olacağız. Böylelikle Kur'an'ın iddia etmediği bir şeyi Kur'an'a söyletmekten kendimizi sakındıracağımız gibi dünyada yaşayan milyarlarca :Müslüman arasında fark oluşmasını da engellemiş olacağız. Düşünsenize ingilterede bulunan bir müslüman kendi anladığı şekilde okuyor siz kendi anladığınız şekilde, çindeki kendi anladığı şekilde bu işin sonu yok. Müslümanların parçalanmaya değil birleşmeye ihtiyacı var. Bu yüzden toplu namazlarda veya Kur'an'dan ayetler okumak istediğiimiz namazlarda Arapçaya mecbur olduğumuz bir gerçek. Ha siz ben namaz sırasında ayet okumuyorum derseniz istediğiniz dilde ibadetinizi yapabilirsiniz. Allah bu konuda doğru yöntemi bize bırakıyor.

Dilde evrenselliğe ihtiyacımız var. Hz. Muhammed'in vefatından sonra İslamiyet hızla yayılmaya başladığında Arapça sadece dinimizin dili olarak yayılmıyordu. Arapça aynı zamanda bilimin de dili olmaya başlamıştı. Her dilden bilimin kitapları Arapçaya çevriliyordu. Dünya bir eşik atlamıştı. Tüm dünyadaki âlimlerin ortak dil olarak Arapçayı benimsemesi ve bilimin dili olmaya başlaması sayesinde dünyadaki bilim insanları birbirinden haberdar oluyor ve bu bilimin gelişme hızına büyük bir ivme kazandırıyordu. O günlere kadar dünyadaki bilim insanları pek birbirinden haberdar olmuyordu. Bunun sonucunda bilimsel birikimler yavaş ilerliyor, Amerika'yı keşfettiğini sanan birçok bilim insanı aslında Amerika'nın kendilerinden önce de keşfedildiğini çok geç öğreniyor ve bir ömür zaten keşfedilmiş icatlara harcanarak heba oluyordu. İnsanlık, evrensel bir dilin gücünü ilk defa Müslümanların Arapçayı evrensel dil olarak kabul etmesiyle tattı. Homo sapiens dünyadaki bilgiyi bir sepette toplayıp hızlıca ilerlemeyi keşfetmişti. Daha sonra Araplar İslamiyet'i yaymak için çıktıkları yolda İslamiyet'i kaybettiler. Bu kayıp onları rehbersiz bıraktı. Çölde kapana kısılmış biri gibi erimeye başladılar. Çok geçmeden güç dengesi Doğu'dan Batı'ya kaydı. Evrensel dilin gücü keşfedilmişti ve artık geri dönüş yoktu. Ancak dilin gücü kadar güçlünün dili de önemliydi. İktidar Batı'nın omuzlarındaydı. Evrensel dil ve bilimin dili Latince oldu. Ama bu emanet onlardan da alındı. Zira orta çağın galibi İngiltere Krallığı olunca evrensel dil İngilizce oldu.

Yukarıda anlattıklarım dil ırkçısı olmamdan kaynaklanmıyor. Evrensel dillere karşı değilim. Maalesef güçlünün dili evrensel oluyor. İnsanlığın ilerlemesi için evrensel dillere muhtacız. Bu şekilde dünyanın dört bir yanından gelen bilgileri bir kasede toplayıp biriktirdiğimiz bilgilerle daha da ileri gidebiliyoruz. Vahyin dili güçlüler tarafından değil Allah tarafından seçildi: Arapça. Bilimin dili ise İngilizce. Elimizden geldiğince ikisini de bilmeye mecburuz. Arapçayı Allah'ın rehberliği olan Kur'an'ı anlamak için öğrenmeliyiz. Allah'ın evren yasalarını bilmek ve onu lehimize kullanmak için ise bilim dili olan İngilizceyi bilmek zorundayız. Artık konuya giriş yapabilirim.

Kendi dilimizde ibadet edemez miyiz?

Edebiliriz. Ancak bu Kur'an ayeti okumazsanız mümkün olur. Kur'an ayetleri başka dilde okunması yukarıda açıkladığım gibi yanlış meallerle dolu olduğundan büyük bir hataya sebep olabilir. Ayrıca toplu namazlarda dünya üzerindeki Müslümanlar üzerinde olumsuz sosyolojik etkiler bırakır.  Kişisel namazınızda istediğiniz dilde namaz kılabilirsiniz. Tanrı'nın rehberliğini ararken ortak ibadetlerde ortak bir lisana sarılmazsak hepimiz farklı taraflara savruluruz. Ortak namazlarda veyahut kişisel namazınızda  kendi dilinizde Kur'an ayeti okumak istiyorsanız  şu sakıncaları oluşur:

1.  Din diye bize kendi inançlarını dayatan hocaların kucağına düşeriz. Kur'an'ı bilmediğimiz için hangi meal ne derece isabetli bunu göremeyiz. Ayrıca şöyle bir ilke de var. Hiçbir meal Kur'an değildir. Onu çeviren bir insandır ve kendi bilgisini ve yorumunu soymadan Kur'an'ı çeviremiyor. Mealler, onu çevirenlerin Kur'an'dan anladığıdır.

2.  İslam evrenselliğini kaybeder. Düşünün ben İngiltere'de bir camiye gittiğimde imam İngilizce konuşacak, İngilizce namaz kıldıracak. Çin'de bir camiye gittiğimde ise Çince namaz kılınacak. Bu Müslümanları birbirinden sosyolojik açıdan koparacaktır. Yani Müslümanlar arası bağı zayıflatacaktır. Ortak bir inanç ile bağlı olduğumuz hissine zarar verecektir. Benim başka ülkedeki ibadetlerim sorunlu olacaktır. Ama şimdi Japonya'ya gittiğimde Arapça ezan duyacağım. Camiye gittiğimde imam Arapça namaz kıldıracak. Bu Japonyalı Müslümanlar ile benim aramda ortak bir değer ve bağ oluşturacaktır. Onu din kardeşim olarak görecek, kendimi bir nebze olsun ülkemdeki insanların yanında gibi hissedeceğim. Allah'a giden ortak lisan gönüllerimizi bir bağ ile bağlayacaktır.

3.  Bir başka sorunda mealler Kur'an değildir. Bu yüzden namaz esnasında kendi dilinizde okuduğunuz ayetlerin yanlış olma ihtimali büyüktür. Bu da Kur'an'ı değiştirmek olur ki kesinlikle bir Müslüman'ın kaçınması gereken bir kusurdur. Unutmayın bugün Türkiye'de bile onlarca meal vardır. Peki hangisi gerçek Kur'an? Hangi meale göre namaz kılacaksınız? Ayrıca o meallerin yüzde yüz doğru çevrilmediğini de biliyorsunuz. Aksi halde tek meal olurdu. Âlimlerimiz birbirinin meallerini kabul etmiyor. Çünkü her âlim başkasının yanlış çevirdiği ayetlere şahit oluyor. Bu da kendisini meal yazmaya itiyor. Şu halde sen namaz esnasında Kur'an okumuş olmayacaksın Kur'an'ı çeviren insanın anladığını okuyacaksın. Bu büyük bir sıkıntı değil midir?

Bu noktada Dr. Zakir Naik'in anlattığı güzel bir örnek nakledeyim. Birçok Urduca Kur'an mealinde Lokman suresi 34. ayet şu şekilde çevriliyor: "Allah haricinde hiç kimse anne rahmindeki çocuğun cinsiyetini bilemez." Ancak Lokman 34 ile yukarıdaki çevirinin alakası bile yoktur. Kur'an'ı Urducaya çevirenler kendi yorumlarını işin içine katıp çevirmişlerdir. Düşünsenize sürekli bu hatalı hatta iftiralı sözleri Allah söylemiş gibi her gün namazda tekrarlayacaksınız bu doğru olur mu? Bir doktorun aklına ultrason gelir ve bu ayetin saçmaladığını söyleyerek İslam'ı reddedebilir. Halbuki Lokman 34'te anlatılan şu:"rahimlerde yer tutanı O(Allah) bilir; oysa ki hiç kimse yarın ne kazanacağını bilmez." İşte bu yüzden ibadetlerinizde Kur'an ayeti okuyacaksak vahyin dili olan Arapçaya ihtiyacımız var. Kur'an çevirileri mutlak Allah'ın sözü olarak kabul edilemez. Ancak hep tekrarladığım gibi ibadet edereken Kur'an ayeti okumayacaksanız sorun yok. İstediğiniz dili kullanın.

4. Bir başka sorun da Müslüman dünyasında ibadetlerde hangi diller kullanılmalı bu tartışma konusu olacaktır . Sonra bunu aşsak bile her ülke hangi mealleri kabul ederek namaz kılacak tartışması çıkacak. Daha sonra ben o meali takip eden imamın arkasında namaz kılmam fitnesi boy gösterecek. Zaten bugün paramparça olan Müslüman dünyası daha da parçalanacak. Yeni mezhepler, yeni fırkalar çıkacak. Birbirlerini küfürde olmakla ve imansızlıkla suçlayacak kitleler zuhur edecek sanki yeterince yokmuş gibi.


 


yukarı çık butonu