Arama Yap

  Alemler Hz. Muhammed İçin Mi Yaratıldı? Levlâke Levâk Hadis Midir?


“Levlâke Levâk lemâ halâktü’l-eflâk:Sen olmasaydın, olmasaydın sen; bu alemi kesinlikle yaratmazdım ben!” (KEŞFÜ’L  HAFA- ACLUNİ)

 
Hadisi Kutsi denilen bu sözün ilk geçtiği eser Acluni’nin Keşfü’l hafa adlı eseridir. Şimdi bu rivayeti incelemeden önce kısaca bunu kitabına alma gereği duyan Acluni’nin kim olduğuna değinelim.

Tam adı 'Ebü’l Fida İsmail b. Muhammed b. Abdilhadi b. Abdulgani el-Cerrahî el-Aclûnî' olan alim 1676'da  (h.1087),Amman 'ın yakınlarındaki irbit şehrinin güneyindeki Aclun’da  doğmuştur. İsmini doğduğu şehirden almıştır. Eğitim almak için 13 yaşında Şam’a gitti. Oradan 1706 yılında İstanbul’a gitti. Bir sene sonra da  Osmanlı Devleti tarafından Şam Emevi Camii müderrisliğine( öğretmenliğine) tayin edildi. 1749’da (h.1162) Şam'da vefat etmiştir. Bu bilgileri Acluni'nin peygamberimizden yaklaşık 1077 yıl sonra bu dünyaya merhaba dediğini görmeniz için verdim.

Çoğu hadis otoritesi tarafından zayıf olarak bile görülmemiş, doğrudan  mevzu (uydurma) hadis kategorisine alınmıştır. Acluni Keşfü’l Hafa adlı eserinde  bu söz için "Sâgani Uydurmadır" dedi notunu düşüyor. Radıyyüddin Hasen Sağani, Hanefî fıkıh, hadîs ve lügat âlimidir. Miladi 1181'de doğmuş ve miladi 1252'de vefat etmiştir. Yani bu uydurma rivayet  peygamberin vefatından yaklaşık 500 yıl sonra bile itibar görmemiş ve hiçbir hadis külliyatına girememiştir. Daha da ilginci Acluni kendi görüşünü de şöyle özetler “Ben diyorum ki: öyle ama, hadis olmasa da anlamı sahihtir.” Günümüzde bunu hadis olarak gören birçok hoca!  Acluni’nin mantık devrelerini yakan  söylemine sarılıyorlar: Hadis olmayabilir ama anlamı, manası sahihtir. Peki asıl soru şu: Hangi kaynağa göre anlamı sahih? Mananın sahih olduğuna dair Kur’an’dan bir delilleri var mı?  Elbette ki hayır. Sadece öyle inanmak istedikleri için. Manası sahih demekle şunu belirtmek istiyorlar:”Tamam uydurulmuş olabilir ancak peygamberimizi yücelten bir söz olduğu için bir sorun yok. Kötü bir söz değil sonuçta” Madem öyle ! Peygamber hakkında uydurulan hadislerin yüzde doksan dokuzu da kötü bir söz değil ki. O zaman hepsini kabul edelim. Bazılarınız ise bu yaklaşımı peygambere duyulan sevginin somutlaşmış hali olarak görebilir. Bu durumda  eğer aşırı yüceltme sevginin ifadesi sayılıyorsa, Hz.İsa’yı “Tanrı”  ya da “Tanrı’nın oğlu” olarak kabul edenleri mazur görmek gerekmez mi?
 
Aslında bu rivayeti çürütmeye tek bir ayet (Zariyat 56) yeter.
 

“Ben görünür-görünmez, bilinir-bilinmez tüm iradeli varlıkları sadece Bana kulluk etsinler diye yarattım ” (HAYAT KİTABI KUR’AN MEALİ- ZARİYAT,56)

Kur’an, insanlar dahil tüm iradeli varlıkların Allah’a kulluk etmeleri için yaratıldığını açıkca belirtirken birileri kalkıp Hz. Muhammed’in yüzü, suyu hürmetine yaratıldığı yalanına sarılıyorsa dinini Kur’an’dan değil Acluni ve türevlerinden öğreniyordur.
 
Peygamber’den yaklaşık olarak 190 yıl sonra yazılan hadis kitapları bile yüzde doksan oranında şaibeli iken Hz. Muhammed’in vefatından yaklaşık 1077 yıl sonra doğan bir insanın hadis dediği bir söze inanmamızı bekleyecek  kadar dirayet yoksunu kesimler var. Buhari, Müslim, Tirmizi, İbn Hanbel ve diğer hadis otoritelerinin bile itibar etmediği belki de hiç duymadığı bu söz miladi 18. yüzyılda ortaya çıkıyor ve insanlar buna itibar ediyor.  Kaldı ki Buhari, Müslim, Tirmizi, İbn Hanbel ve diğer hadis kitabı derleyicilerinin kitaplarında bile Kur’an ile çelişen uydurma hadisler mevcuttur.

Bu sözün yani alemlerin bir kişi için yaratıldığı inancı aslında Hristiyanlığa ait bir inançtır. Müslümanlar bu hadisi uydururken Hristiyanlığa özenmiş ve mesihiyat kaynaklarını baz almış olmalılar. Gedik Paşa Kilisesi Pastörü Kirkor Abaloğlu’nun şu konuşmasına dikkat edin:
 

“Yani İsa mesih’in yüzü- suyu hürmetine bugün dünya ayakta duruyor. Bugün sen yaşıyorsan varlığını İsa mesih’e borçlusun”  

 

Peki, Bu sözün ne gibi sakıncası olabilir ki?

 

1.  İlk olarak Kur’an’da bize tanıtılan Muhammed ile çelişir. Kur’an Hz. Muhammed’i insanlık ailesinin bir ferdi olarak görür ve Müslümanların onu insanüstü bir makama çıkarmalarını engellemeye çalışır.  Kur'an'da  “(Ey Peygamber!) De ki: Ben de yalnızca sizin gibi ölümlü bir insanım.” (FUSSİLET, 6) Yine Kur’an; “De ki: Elbet ben de sizin gibi ölümlü bir insanım” (KEHF, 110) diyerek  Hz. Muhammed’e insanlara kendisinin de bir insan olduğu gerçeğini hatırlatmasını istiyor. İki farklı ayette de aynı konu işlenmesi konunun önemini gösterir. Çünkü “Peygamber İsa” zamanla yol kazasına uğramış “Tanrı İsa’ya” dönüşmüştü. Aynı kazanın bu ümmetin başına gelmesi de çok uzun sürmeyecekti. Acluni vb.. birçok insan aynı ululaştırma yöntemini Rasulullah’a uygulayacak ve evrenin bir tek insan için yaratıldığını söyleyecek kadar şizofrenik bir tutuma gireceklerdi. Tabii işin arka planında  insanın kendisini “Allah’ın gözdesi “ ilan etme arzusu var. Evrenin kendisi için yaratıldığı duygusu bazı ego açlığı çekenlere ilaç  gibi geliyor olmalı. Kur’an peygamberimizi sadece insan olarak görülmesini dahi yeterli bulmaz ve Bakara suresi’nin 136’ıncı ve 285’inci ayetlerini sıralayarak Hz. Muhammed’in diğer peygamberlerden bile üstün tutulmasının yanlışlığına vurgu yapar.
 

“Deyiniz ki: Biz Allah’a inanırız; bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve onların (iman) soyundan gelen (peygamberlere) indirilenlere; Musa’ya ve İsa’ya indirilene; yani tüm nebilere Rablerinden indirilene inanırız; onların arasından hiçbirini ayırt etmeyiz; zira biz sadece O’na teslim olanlarız.” (HAYAT KİTABI KUR’AN MEALİ- BAKARA, 136)

“Rasul Rabbinden kendine indirilene önce kendisi iman etti, sonra da mü’minler. Hepsi Allah’a, meleklerine, mesajlarına ve elçilerine inandılar: O’nun elçilerinden hiçbiri arasında ayrım yapmayız. İşittik ve itaat ettik; bağışlamanı dileriz ey Rabbimiz: zira varış sanadır! dediler.”  (HAYAT KİTABI KUR’AN MEALİ- BAKARA, 285)

Yukarıdaki ayetlerde Allah Müslümanlara sesleniyor ve peygamberler arasında ayrım yapmayın diyor. At yarıştırır gibi peygamber yarıştırmayın. "Var mısın iddiasına?" söylemleriyle üstünlük iddialarına girmeyin ve peygamber ırkçılığı yapmayın diyor.
 
2.  İkinci olarak bu rivayete inanırsak Allah’a acziyet izafe etmiş oluruz. Allah’ı sınırlamış oluruz. Çünkü Allah şartlara mahkum ve mecbur bir varlık değildir. Alemleri yaratması için Hz. Muhammed gibi bir koşula ihtiyacı yoktur. Allah’ın herhangi bir koşul ve şarta mahkum olduğunu söyleyen biri Allah’a iftira etmiş olur.
 
3.  Son olarak bu rivayete inanırsak Allah’ın Hz. Muhammed’i yerleştirdiği konumu ve verdiği kıymeti az bulduğumuzu ilan etmiş oluruz. Allah zaten Hz. Muhammed’i  bu ümmete önder kılarak ona verdiği kıymeti göstermiştir. Bizim Allah’ın Hz. Muhammed’e verdiği kıymeti yeterli bulmayıp daha fazla kıymet ilave etmek istememiz Allah’a karşı saygısızlık değil midir? Bu rivayete inanan biri şu söylemi dillendirmektedir “Allah’ım sen peygamberimizi  yeterince yüceltemedin, onu hak ettiği üstünlüğe çıkaramadın. Bu yüzden gel de ona hak ettiği kıymeti ver de tüm alem onun için yaratıldığı fikrini benimse.” Yani bu tür insanlar Allah’a dinini öğretmeye çalışır.

 
Allah bu uydurma hadislerden beridir. Bu rivayetteki manaya göre Hz. Muhammed hariç hiçbir peygamber ve insanın Allah’ın gözünde beş para değeri yoktur. Bu Kur’an’daki Allah ile bağlantısız bir Allah modelidir. Bu sözü kendisinden olanı (kendi peygamberini) yüceltme isteği olan bir ırkçı tarafından söylendiği çok açıktır.
 
Sonuç olarak Allah  ısrarla “son peygamber” ifadesindeki “son” kelimesine vurgu yaparken birileri kalkıp ilk insan olduğunu ispat etmeye çalışıyor. Ayrıca En'am suresinde bazı peygamberlerin ismi sayıldıktan hemen sonra En’am 90’da peygamberimize hitaben diğer paygamberlerin izinden gitmesi, onların rehberliğini takip etmesi istenmektedir. Eğer Alemler onun için yaratıldıysa o takip eden değil takip edilen olmalı değil miydi?
 

“İşte şu Allah’ın doğru yolu gösterdiği insanları… O halde sen de onların rehberliğine uy! (Ve) de ki: Sizden bunun için bir karşılık beklemiyorum. Unutmayın ki o, bütün insanlığa bir öğütten ibarettir!”(HAYAT KİTABI KUR’AN MEALİ- EN’AM, 90)

Kur’an’da  Nahl suresi 123’üncü ayetinde Peygamberimize İbrahim’in dinine uyması emredilir.
 

“Ve sonuç olarak sana, Yalan ve sahtelik taşıyan her şeyden sakınan ve hiçbir şekilde Allah’tan başkalarına tanrılık yakıştırmayan İbrahim’in dinine uy! diye vahyettik” (MUHAMMED ESED MEALİ- NAHL, 123)

Şu halde illa alemler biri için yaratılacaksa bu İbrahim peygamber olmalıydı. Çünkü Hz. Muhammed’ten İbrahim peygamber’e tabi olması isteniyor. Kafası birini üstün kılma arzusuyla çalışan birine göre İbrahim, peygamberimizden üstündür. Bunun kanıtı Nahl 123’tür. Çünkü kim takip edilense o daha üst bir makamdadır. Halbuki Allah bu ayetlerle Rasulullah'a kendinden önceki peygamberlerin tecrübesinden yararlanmasını ve kendisinden önce gelen elçilerin adımını takip etmesini ve onların manevi mirasını sahiplenmesini öğütlüyor. Çünkü Allah Bakara 136'da ve Bakara 285'te peygamberler arasında bir üstünlük farkı algısının yanlış olduğunu açıkça bize anlatmıştır. Bugün alemler Muhammed için yaratıldı diyenler İbrahim’in ümmeti olsalardı bu sefer  bu ayeti delil gösterip en üstün peygamber’in İbrahim peygamber olduğunu ve alemlerin İbrahim peygamber için yaratıldığını iddia edeceklerdi. Ya da Hristiyan olsalardı İsa peygamber için Yahudi olsalar Musa peygamber için söyleyeceklerdi. Irkçı akıl tarihler ve mekanlar üstüdür. Hep aynı çalışır.

 


yukarı çık butonu